Kraliçe Bölüm ~7~ geldi Yeni Bölüm!!

Bölüm ~1~

Kyu'nun ağzından.....

O kuzenimi paramparça edeceğim. Öldüreceğim onu. İnsan bir haber verir. Ancak amcamdan öğreniyorum geleceğini. Gıcık!! Sinir şey. Hem Koreye gelecek bir de beni görmeden gidecek öyle mi ? Yok ya... Bir de benim kanımdan olacak. Kuzeninine haber vermeden koreye gel öyle mi? Onun elinde sonunda uçağı inecek . İşte o zaman ben ona dünyanın kaç buçak olacağını göstereceğim.
Telefon sesiyle irkildim.
Hyun Joong
Üzgünüm lider şimdi işim var. Telefonu kapadım. Anons yapıldı birden. "Türkiye'den XS 1220 sayılı uçak gelmiştir"
İşte sen bittin kuzen. Elimi belime koydum. Yolcular gelmeye başlamıştı. Birden bir kız topluluğu yarıp öne çıktı. Kız beni görünce donup kaldı. Buraya gel diye işaret ettim. Başını eğdi. Yavaşça yanıma geldi. "Kim haber verdi?" diye sordu. "Amcam." dedim kısaca. "Of baba yaa" diye mırıldandı. "Neden bana haber vermedin kuzen? Kore'ye geliyorsun ama bir haber vermek bile mi yok?" dedim kızgınca. "Özür dilerim Kyu..." dedi. Alt dudağını eğmişti. Tanrım bana sabır ver. "Yürü gidiyoruz ." dedim. Başını kaldırıp bana baktı. "Beni otelime mi bırakacaksın?" diye sordu. Tek kuzenimi otel köşelerinde mi süründerecektim? Hiç sanmıyorum. Tek kaşımı kaldırıp ona baktım "Hayır benimle geliyorsun. Seni otelde bırakırsam hem babamdan hem de amcamdan azar işitirim kuzen. Yürü gidiyoruz" dedim. Tek elini tutup sürüklemeye başladım.
Tekrar telefonum çaldı. Tekrar baktım.
Prens yazıyordu. Umursamazca kapattım. "Açsaydın , belki önemli bir şey olabilirdi" dedi kuzenim. "Boşver" diye omuz şilktim.
Havalimanı çıkışına geldiğimizde paparazilerle karşılaştık. "Kyu Jong yanınızdaki bu güzel bayan kim ?" diye sordu bir kadın muhabir.
Cevap vermedim. "Yoksa bir manken mi efendim?" diye sordular tekrar. Kuzenim bu lafa güldü. O çok güzeldi. Bazen çok fazla güzel oluyordu ama bir manken olacak kadar sabrı yoktu. "Cevap vermeyeceğim" dedim kısaca. o ara muhabir onun elinden tuttuğumu fark etti.
"Yoksa sevgiliniz mi efendim?"
Bu arada tekrar telefonum çaldı. Bu seferde "Jung Min!!!"
Telefonu kapatıp cebime geri attım. Muhabir ordusu geçmek için hızlandım.Jeep'e bavulunu koyup kuzenime ön koltuğa geçmesini söyledim. "Neden telefonlarını açmıyorsun?" diye sordu kuzenim. Güldüm. "Çünkü seninle uğraşırken diğerlerine zaman ayıramam Ece. Bir ay burada kalacaksan seni küçük evimde saklamak zorunda kalacağım." dedim. Off ladı. "Beni otelime bırakabilirsin" dedi. "Şu çeneni kapat lütfen benim deli kuzenim yoksa ağzını ben kapatacağım. En sonunda son kez daha telefonum çaldı. Bu seferde Jun'du. Huzursuzlaşıp telefonumu açtım. "Ne var??" Sanırım fazla bağırmıştım. "Sadece seni merak etmiştik Kyu " dedi korkuyla. jun. Bebek gibiydi işte.
"Jun işim var." dedim. Arkadan Hyun'un sesi yankılandı. "Evet görebiliyoruz işini. Kyu o kız kim?"
Sinirlenip telefonumu kapadım.
"Arkadaşlarına karşı sert olmamalısın Kyu" dedi kuzenim. Birden ona olan öfkem arttı. "Dur sen görürsün... Bana haber vermezsin haaa Dur seni dört canavarla tanıştırıytım da gör" dedim. Bir yan yola girdim. Bahçeli evimize vardığımızda bizimkilerin hepsi içerdeydi. Bavulu ve kuzenimi yanıma alıp içeri girdim.
İlk önce beni Jun fark etti.
"Kyu?"
Jun'a doğru uzanıp onu yanağından öptüm. "Telefonda olanlardan dolayı özür dilerim Jun" dedim. Bu sefer herkes beni fark etti.
"Nerdesin sen ?" dedi Jung Min. Kuzenimi gösterdim. "Bu deliyle uğraşıyordum." dedim. kuzenim saygıyla selam verdi. "Size rahatsızlık verdiğim için özür dilerim . Ben Mi Shil." dedi kuzenim. Adını ünlü kadın politikacı Lady Mi Shil'dan alıyordu.
Jung Min karizmatik bir bakış attı. O da saygıyla eğildi. "Hoşgeldin Bayan Mi Shil." dedi. Mi Shil güldü. Onu çimçikledim. "Yürü seninle çok işim var benim. Seninle daha hesabımız bitmedi. Nasıl olur da gelmeden önce banas haber vermezsin. Amcam aramasa haberim olmayacak Mi Shil." dedim öfkeyle.
"Yeni restorantım için yer aramaya geldim Kyu. Kore'de de şube açacağım. İlk önce Seul'da sonra tüm ülkede. " dedi Mi Shil. Elini beline koydu.
"Ahh sen ve o restorantların. onlar yüzünden beni bile unuttun. Aşk olsun yani Mi Shil." dedim. Birden kendimi yerde buldum. Bana çelme atmıştı . Hızla üzerime oturdu. Ellerimi tutarak "Aptall insan asıl beni arar . Kuzenini bile unutan sensin. " dedi. Sonra bahçeye koşmaya başladı.
"Mi Shil!!!!" diye ayağa kalkkıp onun arkasından koştum. Yerden antreman sopamı almıştı. "Asıl sana bir ders vermenin zamanı dedi.
Sopayla üzerime saldırdı. İkimizde küçüklüğümüzden beri dövüş sanatlarında iyiydik.
Birbirimizle dövüşürken arkadaşlarım bizi şaşkınlıkla izliyordu. Birden aklıma bir şey geldi. Mi Shil çocukluğumuzdan beri hep kolları uzun şeyler giyerdi sebebi kollarına çok sayıda bıçak saklamasıydı. Hızlıca eğildim. Bileğinden bir bıçak çıkarıp fırlattı. Omzuma gelecekti ama es geçti. Tam da Hyun'un kafasının bir kaç santim üzerine saplandı.
"YETER!! Kyu hem misafirimize sert davranıyorsun hem de çok tehlikeli işlerle uğraşıyorsun. Hemen bayanı odasına götür." diye emretti. Ben ve Mi Shil öyle kalmıştık.
Hemdime gelmeliydim. Ayağa kalkıp Mi Shil'e selam verdim. "Mi Shil ben sana odanı göstereyim " dedim. Tekrar öfkeyle bana baktı. "Bana Ece de lütfen. Mi Shil isminden sıkıldım" dedi.
"Ne ?" dedim. Tek kaşım havaya kalkmıştı. Kesin yüzümde delice bir şeyler yapıcak suratı vardı ki Mi Shil güldü. Bana yaklaşıp beni dudaklarımdan öptü. Bunu bana her sinirlendiğimde yapardı. Hemde hepsinde hemde bablarımızın gözleri önünde.
Annelerimiz kendilerince bizi evlendirme hayalleri kurarlardı küçükken.
Bizimkiler şaşırıp kalmışlardı. Mi Shil neredeyse dudaklarımı yiyecekti. ü
Onu ittim. Ama geriye doğru sadece bir adım attı. "Dudaklarının tadını özlemişim Kyu... Biz öpüşmeyeli kaç sene oluyor. Sanırım dört. Küçüklüğümüzden beri sadece senin dudaklarını çok sevdim. O kadar yumuşak ve tatlılar ki. Babam bile seni öperken nasıl kıkardı hatırlıyor musun?" dedi neşeyle Mi Shil. Birbirimize en fazla yarım saat kızabilirdik. Sonra o beni bazen de ben onu öperek barışırdık.
Şimdi de yine öyle olmuştu. Young Saeng kendini toparlayıp Mi Shil'in koluna girdi. "Gel tatlım sana odanı gösterelim. Bir süre bizim misafirimiz olacaksın anlaşılan. " dedi. Young Saeng Mi Shil'i yukarı çıkarırken jung Min ve Jun beni aralarına aldılar. Kollarıma girip beni bodrum katındaki oyun odasına götürdüler.
"Neler oluyor Kyu ? Anlat yoksa Hyun'u çağırıp sana işkence ederiz" dedi Jung Min. Durumu açıklamaya başladım. "Bakın Mi Shil benim kuzenim. Amcamın tek kızı ve benim tek kuzenim. Bunun yanı sıra benim küçüklük aşkımdır Mi Shil. Annesi ve babasıyla Türkiyeye gitmeden önce ona sizden bin kat daha fazla yakındım. Benim her şe yimi bilir. Neyi yemeyi sevdiğimi sevdiğim rengi...Her şeyimi. Hatta en küçük sırlarımı bile. Biraz önce dışarda gördükleriniz sizin için olmasa da benim için çok normaldi. Biz hem kavga ettiğimizde hep öpüşerek barışırız. Herhalde bu annemle yengemin işi, bilmiyorum. Zaten amcamın tek isteği var . Mi Shil daha doğrusu Ece ile beni evlendirmek. Mi Shil onun ikinci ismi ilk ismi Türklerde kraliçe anlamına gelen Ece. Tabii ben daha çok Mi Shil ismini kullandım. Ece ayrıca göründüğü gibi değildir. Hem de hiç değildir. Biraz sonra görürsünüz" dedim Ki o anda Young Saeng'ın çığlığı duyduk. "Lütfen bunu yapmanıza hiç gerek yok. Hizmetçiler halleder..."
Gülümsedim. "Bizim ki mutfağı ele geçirdi. Yarın tüm ev onundur ." dedim. Jun bana garipçe baktı. "Nasıl yani?" diye sordu. "Odanda kahvaltı etmeyi sever misin Jun?" diye sordum. Başını salladı.
"Ece'nin en büyük özelliği de budur. O insana kendini sevdirir. Hem de öyle bir sevdirir ki bağımlılık yapar... Size büyük bir gerçeği söyleyim mi Ece Mutfakta , ev işlerinde , futbolda , dövüş sporlarında ve tarihte çok iyidir. Zaten şimdi üniversite de master yapıyor. Bu da yetmedi bir restorantlar zinciri kurdu. En leziz yemeğinin tarifini de sadece o ve onun baş aşçıları biliyor. İsterseniz gidip bakalım ne yapıyor?" diye önerdim.
Üçümüz mutfağa çıktığımızda Ece yada Mi Shil kendinden geçmişti. Cd çalara bir cd koymuştu. Hello good Morning çalıyordu.Ece bir yandan yemek yaparken bir yandan da dans ediyordu. Aaa evet onun dans ve müzik te iyi olduğunu unutmuştum. Ece hayatında aşk olmadığından kendini böyle şeylere vermişti. Bir kulüpte Dj'di.
"Müzikte iyi olduğunu unutmuşum be kuzen. dedim Güldü. Kahkahası müzik gibiydi. Güzel dalgalı saçlarını toplamıştı. Hyun köşede onu izliyordu. Müzikle bir uyumla dans ediyordu. Ece neşeyle sordu. "Size rahatsızlık vermiyorum değil mi ? Bu arada Kyu Tango derslerimizi hatırlıyor musun?Ne kadar hoşlanırdın berbaer dans etmekten?"
Birden birden Ece müziği değiştirdi. "Sexy Back" dedi gülerek. Ve Beni kendine doğru çekti. Önümde bir sriptizciden neredeyse hiç farkı yoktu. Çok tahrik edici dans ediyordu. Beni tahrik etmeyi hep sevmişti. Müziği durdurmak zorunda kaldım. Diğerleri Ece'yi izlemekten hoşlanmıştı.
"Çokkkkk güzel dans ediyorrrr " dedi Prens Young Saeng.
Ece bir yandan yemeğini yaparken bir yandan dans ediyordu. Diğerlerini içeri yollamak zorunda kalmıştım. Sadece Hyun kalmıştı. O ise hiç Ece'ye bakmıyordu. Ece akşam yemeğini hazırladıktan ki sofra çok güzeldi. Yemekleri yerken durumun kötüye gitmememsi için kararımı açııkladım. "Mi Shil seni hemen yemekten sonra oteline geri götürüyorum." dedim. Jun itiraz etti. "Çokkkkkkkk güzellll yemekk yapıyooo Olmazzzzzzzzzzzz" diye bağırdı.

Anlaşılan Benim canım kuzenim Ece Mi Shil Evimize yerleşmişti.

Böüm ~2~

Ece'nin ağzından ...
Canım yanıyordu ama Kyu beni o kadar rahatlatmıştı ki. Onu çok seviyorum. Benim sevgili doğru düzgün olan kuzenim. Ben bek düzgün biri değilimdir. Deliyim ondan hiç şüphe yok. Canım çok yanıyor ama Kyu ve onun grubu içimi biraz rahatlatmıştı.
Kyu'nun bana kızgın olması normaldi. Ondan habersiz Kore'ye gelmiştim. Ama artık Ankara'da yaşayamazdım. Kalbim buna dayanmazdı. En azından biraz rahatlamalıydım. Yoksa gerçekten kafayı yiyecektim. Bakırköy'e yatırılmanın eşine gelmiştim. En sonunda kendimi süsledim ve Kore'ye geldim. Babam bunu sevinçle karşıladı tabii. Annem ise kafamı dinlemem gerektiğini düşünüyordu.
Kyu ile öpüşmem bana o kadar normal geliyordu ki. Hiç terettüd edmemiştim.
Ama bir daha dikkatli davranmalıyım. Kyu durumu çakabilir. Çakarsa da uçağa bindiği gibi Türkiye ... Türkiye'de de Oğuz'u bulur dayak delisi valla. Konu benim kuzenim olunca artık eminim ... Dayak delisi eder valla Oğuz'u . Bu çocuklarından son noktada onu engelleyeceğine bahse girerim.
Sabah duşumu tam dört buçukta aldımne derler erken kalkan yol alır. Yanımda getirdiğim gül kokulu şampuanı hızla saçıma boca ettim. gül kokusu beni rahatlatırken gülümsedim.
Banyo'dan sonra saçlarımı açık bırakıp üzerimi giyindim. Siyah dar bir kot pantolon üzerine de dar bir gömlek. Kolları uzundu. Biraz katladım.
Mutfağa indiğimde hiç kimse yoktu. Saatte baktım. Daha beş buçuktu. Kyu daha çok sekizde uyanırdı. O yüzden hazırlıklarına başladım. Yumurtalar , meyveler ,domatesler ... hepsini tezgaha dizdim.Omletler , salatalar salata sosları derken zamanı unutmuşum."Saçlarını kurutmalıydın" diye bir sesten dolayı elimi kestim. Arkamı döndüğümde üzerinde sadece eşortman olan biriyle karşılaştım. SS501 lidewri Kim Hyun Joong...
Tamam onu istediğim kadar dikizleyebilirdim ama işim vardı. Hem daha üzerimden Oğuz vakasını atamadan bir ilişki daha istemiyordum.Derin değildi kesik. Hızla elimi suya sokup bir yara bandıyla elimi kapattım.
Soğanları doğramaya devam ettim. Lider masaya hayran kalmıştı.
"Çocuklar hadi kalkın!!" siye bağırdı. Uyku sersemliğini daha üzerlerinden atamadan hepsi teker teker aşağa iniyorlardı. Bebek adını taktıkları jun uykudan uyanınca harbiden bebek gibi gözüküyordu. Ama yemek kokusunu alınca kendine geldi. "Aman Tanrım" diye çığlık attı. Yemekleri görünce gözleri iyice açıldı. Ani bir haraketle yanıma gelip yanağımdan öptü. "Yaa sen hiç gitme yaa ..." dedi seslice.
Kyu hemen kendine gelip ensemden Jun'u aldı. "Böyle kıskanç olma tatlım" dedim. yanağına sabah öpücüğünü kondurdum. "Sen böyle yapmaya devam edersen seni hiç bir yere bırakmazlar uyarıyorum Ece. Özellikle de Jun. Senin beline yapışır ağlar valla. " dedi Kyu. Güldüm. Jun'un yanağını okşadım dönüp. "Böyle bir meleği bırakabilecğeimi hiç sanmıyorum. Bellki onu da yanımda götürürüm ..." dedim. Jun ve Young Saeng güldü. Young Saeng'ı sevmiştim. Lakabı gibi bir prens gibi davranıyordu.
Jun bebek gibiydi . Jung Miin'in karizmatik olmadığını söylemek yalan olurdu. Kyu da bu grubun merkeziydi. SAlatayı da masaya koyduğumda hepimizde yerleşmiştik.
Şansa bakın tam karşımda yarı çığlaklığıyla Hyun duruyordu. Gazetelere göz atmak istedim. Ama gözlerim bana ihanet etti. Başım ağramaya başlamıştı. Zaten Hyun'u bile net göremiyordum.
Yanımda oturanların ellerini tuttum. Biri Kyu diğeri Jun'du. Yüzüm buruşmuştu. Bilincimi kaybederken Kyu'nun ve Jun'un çığlığı duydum.

Bölüm ~3~

Kyu'nun ağzından...

Ece bayılınca elim ayağım birbirine girmişti. Ece'yi kucağıma alıp ön kapıya fırladım. Hyun "Gitme" diye bağırsa da artık çok geçti. Magazinler beni kucağımla kuzenimle görmüşlerdi. Magazinciler şu an umurumda değildiler. lacivert arabama doğru koştum. Jun benim için kapıyı açtı. O kadar çok flaş patlıyordu ki..
Jun arka koltuğa geçti. Ece'nin başı onun kucağındaydı. Sürücü koltuğuna geçtim . Diğeri jeep'le geleceklerdi. Jun'un gözleri yaşarmıştı. Magazincileri umursamadan gaza bastım. Hastaneye varana kadar bir ışıkta bile durmadım. Trafik cezaları önemli değildi. Acil servise geldiğimizde "Yardım edin " diye bağırdım. Doktorlar onunla ilgilenirken doktorun yakasından tuttup havaya kaldırdım.
"Her şeyi kontrol edilecek. Her şeyi.. Onu iyileştireceksin" dedim . Doktor korkuyla başını salladı.
Doktor giderken bir köşeye yığılıvermiştim. Jun'un "Telefonunun çalıyor " demesiyle kendime gelmiştim. Arayan amcamdı. ECe'nin babası. "Alo amca!" dedim. "Yeğenim nasılsın?Ece'yi karşıladın mı ,dün gece aramıyınca merak ettim." dedi amcam neşeyle. Gerçeği onlara söyleyemezdim. "İyiyiz amca. VaLLA bizimkileri çok sevdi.. Özellikle de Jun... Ece'yi bırakamayacağına dair yeminler ediyor" dedim gülmeye çalıştım. Ama ağzımdan kahkaha çıkarken gözlerim yaşarıyordu.
"Sizin yanınızda iyi olduğunu biliyorum zaten yeğenim. Lütfen Ece'ye iyi bak. Tek çocuğum o benim.. " dedi amcam. yine güldüm. Ama bu sefer gözyaşlarım artmıştı. "Bilmez miyim amcacığım. Bir aya kadar yolluyorum Ece'yi. Sizde bir ara gelin" dedim. Amcam gülerek telefonu kapattım. Jun elini omzuma koydu. "Geçecek kardeşim ..Geçecek... " dedi...

Ağlamaya başladım. Artık kendimi tutamıyordum. Bizimkileri etrafımda hissettiğimde doktor odasından çıkmış bize doğru geliyordu.
"Bayanın tanıdığı kim acaba?" diye sordu doktor. "Benim , kuzeniyim" diye öne çıktım. Doktor biraz endişeyle gülümsedi. "Kuzeninizin kötü bir durumu yok. Sadece tansiyonu fazla düşük.. Herhalde bir de kansızlığı var. onun dışında gayet iyi. Fakat benim bir konuda endişelerim var. Kuzeninize biri şiddet uygulamış olabilir mi?" diye sordu. Ece'ye biri şiddet uygulayacak ha? İşte buna gülerim. Kahkaham acil servisinde yankılandı. Jun bana akli dengesini yitirmeye başlayor yazık kıvamında bakıyordu.
"Lütfen doktor... Benim kuzenim siyah kuşak sahibi biri. Kendo'da onun üzerine tanımam.. Onu kim dövebilirki..." dedim .. Doktor gözlüğünü biraz indirip bana baktı. "Vücudunda bazı yaralar var. Siz tüm bir chep-up isteğince bir hemşire kuzeninizi hastane kyafeti için soyduğunda fark etmiş durumu.. Kızın omzunda ve bacaklarında morluklar varmışşş.." dedi doktor. Biri Ece'yi dövmeye kalkıştı ha?? İşte o herif artık selasını okutsun ... Çünkü onu bizzat ben geberteceğim. Cehennemde cayır cayır yakmayan ne olsun?!!!!!
Hemşire Ece'yi bir odaya aldıklarını söyledi.

Ece uyanmıştı. Ona sarıldım. herhalde acıyan yere dokunmuştum. Acıyla inledi. "O herifi geberteceğim. Bana sadece adını ver Ece. " dedim. Ece yine benimle inatlaştı. "Vermiyeceğim. Sen asıl onu boşverde ... Bana Türkiye kore maçıının biletini all.. Ayrıca sana veriyeceğim numaryı benim için çevirmen gerek. Tezaruat takımımı çağırmam lazım. Hangi milli maç bensiz oynanıldı ki..." dedi Ece. Tanrı diyo ki vur kafasına yeriine gelsin
"Kapa çeneni Ece.Sen o restoran işini de unut. Bir ay boyunca odadan çıkmak yok. " dedim. Jung Min güldü. "Gören de babası sanır" dedi. Benim yerime Hyun vurdu bir güzel... Ece güldü.
Birden aklına bir şey geldi. "Bir ay yalnız kalamam. Bir kaç kişiyi davet edebilir miyim?" diye sordu.
Hyun'a baktım. "Olabilir. Tabii bize ayak bağı olmazlar sa.. " dedi. Ece güldü. "Biz odalarımzdan yada mutfaktan çıkmayız. Söz veriyorum" dedi. Young Saeng güldü. "Zaten ikinci kat boş orayı size ayırabiliriz. Hyun'un piyonosu olduğu oda hariç.. " dedi . Ece şeytani bir şekilde gülümsedi.
Doktor o gece gitmemize izin verdi. Yarın biz çalışacaktık. Dans provaları vardı. Ece tek başına havalimanına gidecekti. Motorsikleti gelmişti. Kırmızı rengi bir Yamaha ... Bana kalsa hiç bindirmem de Hyun umursamamamı söyledi.

~Ertesi gün Dans Provası sonra /Jun'un Ağzından~

Dans Provasından çok yorulmuştuk. Ece'nin yemeklerinden biraz tatmak için açıkcası sabırsızlanıyorum. Evin bahçesine ne olmuş öyle ? Daha mı güzel bana mi öyle geliyor? Jung Min'e baktım. "Bahçe daha mı güzel yoksa bana mı öyle geliyor?" diye sordum. jung Min'de şaşırmıştı. "Hayır çok değilşmiş" dedi. Dılarda fesleğen mi kokuyor bana mı öyle geliyor?
Bir saniye bizim evimiz nasıl bu kadar toplu olabiliyor? Ayrıca bu kadın kahkahaları nereden geliyor? Yemek kokusu mu alıyorum ben? Ve bu çalan Justin timberlake mı ??
"Neler oluyor?" diye mırıldandım. Mutfak kapısını açtığımda beş güzelle karşılaştım. Ece , Ece gibi dalgalı ama siyah saçlı bir kız (üzerinde ki bluz çok güzeldi) , Sarışın bir tane , Gözlüklü ama bilgili bir bayan (Gözlüklü olmasıan karşın çok güzeldi.) sonuncusu ise kısa çenesine gelen saçları olan bir kızdı. Elinde bir kitap bir yandan çay içerken bir yandan da arkadaşlarına bir şeyler gösteriyordu.
"Özür dilerim Bayanlar!" dedim. Ece güldü. "Hoşgeldiniz çocuklar... Biraz muhabbete dalmışız da sizin geldiğinizi fark etmedik... Arkadaşlarımı o kadar çok özlemişim ki... " dedi. Birden siayh gözlüklü ona yaklaşıp ona bir şeyler söyledi. Ece'nin hemen yüzü düştü. olumsuzca bir cevap verdi. Cevabı Türkçe vermişti. Kızlar üzgün ama anlayışla Ece'nin elini tuttular. Ece "Hadii diğerlerini çağır !!é dedi.. Diğerleri de mutfağa girdiğinde Ece kızları tanıştırdı. Siyah saçlı kızın adı Victoria'ydı. Babası İngiliz Büyükelçisiydi.
Sarışın kız modelmiş.. Bayan Castle.. Kısacası Ece'ye göre Kale. Gözlüklü olan İsis adlı bir profesörmüş. Kısa saçlı olan kız ise Bayan Eun Hye...
Ahhhh Eun Hye... O kadar tatlı ve o kadar nüktedalı konuşuyor ki..Ayrıca Ece kadar tatlı.. Bence Bayan Castle'a tutuldu JungMin. İsis çoktan Young Saeng'i büyülenmişti...

Çok farklı bir bakışın var hikayalare gerçekten ilginç hayretle okuyorum devamını bekliyoruz tabiki

EE devamı yokmu

Devamını sabırsızlıkla bekliyorum çok huşuma gitti

Bölüm 4

Ece'nin ağzından...

Herkes uyumuştu. Odamdaki balkona çıktım. Az kalsın Kyu öğrenecekti. Lanet olsun!! Birden telefonum titreşti. Telefonuma baktım. Bir mesaj gelmişti... ONDAN!! OĞUZ'DAN!!!!!
"Kore çok güzelmiş bebeğim...Seni bulmama az kaldı sevgilim..." yazmıştı. Telefonumu öfkeyle yere vurdum... Birden odama biri girdi. Jung Min'di. Gerçekten bu haliyle bile çok yakışıklıydı. "İyi misin Ece-chan?" diye sordu.. Dizlerimin üzerine çöktüm. "Beni bulacak " diye mırıldandım. Birden kendime gelerek ayağa kalktım. Jung Min'e bakmadan çeketimi aldım. "Nereye ?" diye sordu..
Onu geçip hızlıcaa aşağı kata indim. O kadar çok ağlıyordum ki. Beni bulacaktı. Burada kalamazdım. Burası güvenli dğeildi. Kapıya yaklaştığımda Jung Min güçlü kollarıyla beni engelledi. "Dışarı çıkacaksan beraber çıkacağız . Yoksa Kyu beni gebertir " dedi kulağıma.
Uzanıp ceketini aldı. Elimden tutup beni dışarı çıkarkttı.

Bölüm 5
Jung Min ağzımdan herşeyi birer birer alıyordu. sanki elinde cımbız vardı. Akşamın bir saatinde onunla bir tepeye park etmiştik. Jung Min ben anlattıkça sinirlenmeye başlamıştı.
"O şerefsiz herif bizden uzak dursa iyi olur !" dedi Jung Min. Güldüm. "O çok inatçıdır" dedim. Jung Min güldü. "Bizim evimize girmeye çalışamaz.. Sana dokunursa biz devreye gireriz. Bize saldırırsa da hayranlarımız onu delik deşik ederler valla!" dedi gülerek Jung Min. "Castle'la iyi anlaştınız" dedim hemen. Güldü. Çok güzel bir gülüşü vardı. tatlı karamel gibiydi. "o benim sadece kız kardeşim olabilir Ece-Chan. Castle sadece dostum olabilir!" dedi Jung Min. Birden yanıma yaklaştı. Ellerimi tuttup dizlerinin üzerine çöktü. "Lady Mi Shil size hayatımı ve ömrümü adıyorum. Beni savaşçınız ve refakatçiniz olarak kabul eder misiniz?" dedi garip bir şekilde. Kıkırdadım onun o haline . Adını aldığım o güzel , akıllı kadını hatırladım. Babam da o kadının aklına hayrandı. Gülümseyerek Jung Min'e baktım.
"Park Jung Min , Ben kutsal rahibe ve mühürdar olan Lady Mi Shil olarak seni savaşçım ve refakatçim olarak ilan ediyorum. Pişman olmadan meydan okumama yardım etmeni diliyorum sevgili refakatçim.." dedim . JungMin elimin üstünü öptü. "Kutsal rahibe çok yaşa " diye bağırdı. Kıkırdadım. JungMin yerden kalkıp göz yaşlarımı sildi. "Rahibemi evine geri götürsem iyi oolur. Merkez yoksa canıma okur" dedi. Kyu'nun yapıcakları aklıma geldi. Kahkaha attım. Kyu jung Min'i altına alır o pes edene kadar üzerinde tepinirdi.
Jung Min beni arabaya bindirdi.
Sürücü koltuğuna binip gaza bastı eve vardığımızda lambalar yanıyordu.
"Neler oluyor acaba?" diye sordum. Jung Min bilmem tarzında baktı.Arabayı durdurup aşağı indik. Birden kapı açıldı ve üzerimize insanlar hücum etti. Kızlar beni aralarına almışlardı. Prince ve Bebek Min'e kızıyorlardı. Birden Kyu yanıma gelip beni kulağımdan tuttu.
"Açıkla" diye bağırdı. kulağımı tutmuştu. Canım açıyordu. "Kyu , bırak kulağımı " diye bağırdım.Bırakmadı gene... Jung Min araya girdi. "Bırak onu Kyu. Benim suçum" dedii.. Şaşkınca ona baktım. Castle kıkırdadı. "Prensesi korumaya çalışan karizmatik prens " diye mırıldandı türkçe. Jung Min hemen açıklama yaptı. "Ece'nin morali bozuktu akşam.Onu neşelendirmek için dışarı çıkartmıştım." dedi. Kyu kahkaha attı. "O benim kuzenim" dedi şeyutani bir bakışla. Güldüm. "Kıskanç kuzenim geri geldi" dedim. Kyu güldü. sonra kulağımı bırakıp bana sarıldı...
"Güvende ol lütfen Ece-chan" diye mırıldandı. Birden telefonuma bir mesaj daha düştü. Hafifçe baktım. Ve o an Tansiyonumun düşmeye başladı. kyu beni bıraktığında ayağımın altından sanki bir halı kaymış gibi yere doğru düşmeye başladım. Jung Min önce davranıp beni yakaladı.
Kyu üzüntüyle bana baktı. "Senin üzülünce böyle olduğunu unutmuşum" dedi.

Bölüm ~6~
Ertesi sabah
Hyun Joong'un ağzından

Sabah inanılmaz bir hızla uyanmıştım. Kabus görmüştüm. Peçeli bir kız Jung Min'le birlikte oluyordu. Ve rüyanın sonunnda kızın Ece-Chan olduğunu görüyordum. Kabus!! Elimi yüzümü soğuk suyla yıkayıp misafir çağırmaya karar verdim. Boys Over Flowers adlı diziden Lee Min Ho , Kim Bum ve Kim Joon'u arayacaktım. Telefonu elime alıp numaralarını çevirmeye başladım. İlk aradığım Kim Bum oldu.
"Alo , Hyun?" diye sordu.
"Napıyorsun Bum? Merak ettim sizleri. Gelsenize bugün bize!" dedim. Bum güldü. "Asıl ben sizi merak ettim. O Double S malikanesinde ne oluyor?" diye sordu. "Ne saçmalıyorsun Kim Bum?" diye sordum. Kim Bum gülerek "Televizyonu aç." dedi. Odamdaki televizyonu açtım. Spiker hemen konuşmaya başladı.

“Ünlü grup Double S 501’in evinde neler oluyor? Geçen günlerde havalimanında Merkez olarak tanınan Kyu’nun yanında geç ve güzel bir bayana rastlamıştık. Kyu, kızın kimliği vermeği red etmişti. Daha sonra çok ilginç bir şey oldu. Bir muhabir Kyu ile o kızın öpüşürken fotoğrafladı.Ertesi sabah kız hastaneye kaldırıldı. Gene bir açıklama yapılmadı. Ve dün gece evden Sexy Karizma olarak bilinen Jung Min ve bu kız yalnız başlarına dışarı çıktılar. Ve muhabirlerimiz kızın jung Min’i çok kötü etkilediğini ve çocuğun dizlerinin üzerine çöküp kıza sadakat yemini ettiklerini söylüyor. Merakla Kim Hyun joong’dan gelecek açıklamayı bekliyoruz”dedi spiker.

Birden Kyu’nun sesi taa odama kadar geldi. “Jung Min , Ece!!!!!!” Ece’nin ve Jung Min’in evin içinde koşturduğunu duyabiliyordum. Jun ve Saeng Kyu’yu engellemeye çalışıyordu. Kim Bum’a döndüm. “Seni sonra arayacağım Bum.” Deyip kapattım.
Kapımı açıp koridora baktım. Kyu ‘nun iki kolundan tutuyorlardı bizimkiler.
“Kyu yeter!” diye bağırdım. Kyu bana baktı. “Bir balo vereceğiz. Bir parti. Jung Min Ece’den uzak kalıcak. Ece’yi de Kyu ve ben basına ilan ediceğiz.” Dedim.
Jung Min “Hayır , olmaz”diye bağırdı. Tek kaşımı kaldırıp on a baktığımda Direk gözlerini bana dikerek aynı şeyi tekrar etti. “Hayır olmaz…” dedi. “Niyeymiş o?” dedi Kyu. Birden Castle ve İsis bir odadan çıkıp olayın sebebini açıkladı. “Çünkü o zaman Oğuz onu elini attığı gibi bulur.” Dediler. Kyu tek kaşını kaldırıp “KKim ?” diye sordu.
Jung Min cevap verdi.
“Oğuz Ece’ye tecavüz etmeye kalkan adam Kyu” dedi Min. Hepimiz şaşkınlık çığlığı attık. Kyu şaşkınca Min’e baktı. “Ne ?” diye bağırdı. Jung Min gülümsedi.
Birden cam kırıldı. Ve etrafı gri duman sardı. Göz gözü görmezken birden Ece’nin çığlığı ortalığı yardı.

Özür dilerim Fazla vaktim olmuyor . Zaten uzun bir tatilden sonra yeni geldim. Okumanıza devam etmeniz dileğiyle